NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَوْفٍ
الطَّائِيُّ
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ خَالِدٍ
الْوَهْبِيُّ
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ إِسْحَقَ
عَنْ عِيسَى
بْنِ
مَعْقَلِ
بْنِ أُمِّ
مَعْقَلٍ
الْأَسَدِيِّ
أَسَدِ
خُزَيْمَةَ
حَدَّثَنِي
يُوسُفُ بْنُ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ سَلَامٍ
عَنْ
جَدَّتِهِ
أُمِّ
مَعْقَلٍ قَالَتْ
لَمَّا حَجَّ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
حَجَّةَ الْوَدَاعِ
وَكَانَ
لَنَا جَمَلٌ
فَجَعَلَهُ
أَبُو
مَعْقِلٍ فِي
سَبِيلِ
اللَّهِ
وَأَصَابَنَا
مَرَضٌ وَهَلَكَ
أَبُو
مَعْقِلٍ
وَخَرَجَ
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فَلَمَّا
فَرَغَ مِنْ
حَجِّهِ
جِئْتُهُ فَقَالَ
يَا أُمَّ
مَعْقِلٍ مَا
مَنَعَكِ
أَنْ تَخْرُجِي
مَعَنَا
قَالَتْ
لَقَدْ
تَهَيَّأْنَا
فَهَلَكَ
أَبُو
مَعْقِلٍ
وَكَانَ
لَنَا جَمَلٌ
هُوَ الَّذِي
نَحُجُّ
عَلَيْهِ
فَأَوْصَى
بِهِ أَبُو
مَعْقِلٍ فِي
سَبِيلِ
اللَّهِ قَالَ
فَهَلَّا
خَرَجْتِ
عَلَيْهِ
فَإِنَّ الْحَجَّ
فِي سَبِيلِ
اللَّهِ
فَأَمَّا
إِذْ فَاتَتْكِ
هَذِهِ
الْحَجَّةُ
مَعَنَا
فَاعْتَمِرِي
فِي رَمَضَانَ
فَإِنَّهَا
كَحَجَّةٍ
فَكَانَتْ تَقُولُ
الْحَجُّ
حَجَّةٌ
وَالْعُمْرَةُ
عُمْرَةٌ
وَقَدْ قَالَ
هَذَا لِي
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَا أَدْرِي
أَلِيَ
خَاصَّةً
Ümmü Ma'kü'dan; demiştir
ki:
Resulullah (s.a.v.) Veda
Haccına niyetlenince (ben de onunla birlikte hac yapmayı çok istedim bizim bir
devemiz vardı, onu da Ebû Ma'kıl Allah yoluna vakfetmişti. Biz hastalandık, Ebû
Ma'kıl'de öldü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (hac için yola) çıktı.
Haccını bitir(ip de gel)diği zaman yanına vardım. (Bana):
"Ey Ümmü Ma'kıl
seni bizimle beraber haccetmekten alıkoyan nedir?" dedi. (Ben de):
Biz hazırlanmıştık
(fakat) Ebu Ma'kıl vefat etti ve bizim için üzerinde hacca gidebileceğimiz
sadece bir deve(miz) vardı, onu da Ebû Ma'kıl Allah yoluna vakfetmişti, diye
cevap verdi(m). Bunun üzerine (Resûl-i Ekrem Efendimiz);
"Onunla (yola)
çıksaydın ya, çünkü hac da Allah yolunda (yapılan bir amel)dir. Her ne kadar
bizimle beraber bu haccı yapmayı kaçırmışsan da Ramazan da umre yap. Çünkü o
hac gibidir." (Ümmü Ma'kıl şöyle) dedi:
Hac hacdır, umre de
umredir. Fakat Resülullah (s.a.v.) bunu bana söyledi; (bu söz) sadece banamı
aittir, iyice bilemiyorum.
İzah:
Sadece Ebû Dâvûd rivayet
etmiştir.
Ümmü Ma'kıl Resûl-i
Ekrem'le birlikte hac etmenin faziletine erişmek için Veda Haccı yolunda
Resûl-i Ekrem'le birlikte nafile bir hac yapmayı çok arzu ettiği ve gerekli
hazırlıkları yaptığı halde, elinde olmayan bazı engellerin ortaya çıkmasıyla
gidememişti. Hacdan döndükten sonra, kendisini ziyaret etmek için Resûl-i Ekrem'in
yanına vardığı zaman fahr-i kainat Efendimiz hacca gitmekten niçin
vazgeçtiğini sorduğu zaman bu sebepleri şöyle sıralamıştır:
1. Kocamla ben
hastalanmıştık.
2. Sonra kocam
oluverdi.
3. Zaten- bir devemiz
vardı, onu da Ebû Ma'kıl Allah yoluna vakfetmişti.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.)
Ümmü Ma'kıl'dan bu cevabı alınca ona Allah yoluna vakfedilen bir deve ile Hacca
gitmekte bir sakınca olmadığını, çünkü hac yolculuğunun da Allah yolunda bir
amel olduğunu söylemiş ve kaçırılan fırsatın telâfisi için de "Ramazan
ayında umre yapmasını" tavsiye etmiştir.
Konumuzu teşkil eden bu
hadisle bir önceki hadisin ifâdleri arasında zahiren bazı ayrılıklar
görülmektedir. Gerçekte böyle bir çelişkinin olmadığını anlamak için şu
noktalara dikkat etmek gerekir:
a. Bir önceki hadiste
geçen cümlesi her ne kadar zahiren "Ebû Ma'kıl hacca gitmişti"
mânâsına gelirse de burada “Ebû Ma'kıl hacca gitmeye azmetmişti" anlamında
kullanılmıştır ve bu cümlenin hemen arkasından gelen cümlesi de zahiren
"Ebû Ma'-kıl hacdan dönünce" gibi bir mânâ ifâde ediyorsa da gerçekte
bu cümle "Ebû Ma'kıl (çarşıdan veya pazardan) evine geldiği zaman"
anlamında kullanılmıştır. Nitekim biz sözü geçen cümleleri tercüme ederken bu
durumu gözönünde bulundurduk. Eğer bu inceliğe dikkat edilmez de bir önceki
hadisten "Ebu Ma'kıl'ın Resûl-i Ekrem'le birlikte hacca gidip
geldiği" mânâsı çıkarılırsa, o zaman iki hadis arasında bir çelişkinin
olduğu zannedilir. Oysa fahr-i kâinat Efendimizin sözleri arasında bir
çelişkinin bulunamayacağını söylemeye ihtiyaç yoktur.
b. Bir önceki hadis-i
şerîfte Ümmü Ma''kıl ile Ebû Ma'kıl'ın Allah yoluna vakfedilen bir deveyle
hacca gidilip gidilemeyeceğini sormak üzere Resûl-i Ekrem'e beraberce
gittikleri ifâde edildiği halde burada Ümmü Ma'kıl'ın yalnız başına gittiği
ifâde edilmektedir. Bu duruma bakarak iki hadis arasında bir çelişki bulunduğu
söylenemez. Çünkü Ümmü Ma'kil'le kocası Ebû Ma'kıl'ın Resûl-i Ekrem'e beraberce
gitmeleri Resûl-i Ekrem hac yolculuğuna çıkmadan önce olmuştu. Ümmü Ma'kıl'ın
Resûl-i Ekrem'in yanma yalnız başına gitmesi ise, Resûl-i Ekrem'in hac
dönüşünden sonra olmuştur.
c. Her iki hadiste de
Resül-i Ekrem'in, "Ramazanda yapılan umre, bir hacca bedeldir" sözünü
Ümmü Ma'kıl'a hitaben söylediği ifâde edildiği hâlde bir numara sonra
tercümesini sunacağımız 1990 numaralı hadis-i şerifte ise, Resûl-i Ekrem'in bu
sözü Ebû Ma'kıl'a hitaben söylediği ifâde edilmektedir. Bu ifâde de 1990
numaralı hadisin 1887 ve 1888 numaralı hadislere aykırı olduğu intibaını
uyandırmaktadır. Gerçekte ise bu iki ifâde arasında da herhangi bir çelişki
söz konusu değildir. Çünkü Ümmü Ma'kıl'la Ebû Ma'kıl Ümmü Ma'kıl'ın hac yapması
konusunda Resûl-i Ekrem'e beraberce gittikleri zaman Resûl-i Ekrem Ümmü
Ma'kıl'ın Allah yoluna vakfedilen deve ile hac yapmasına izin vermişti. Ümmü
Ma'kıl da bu deveyi görünce onu hac yolculuğuna tahammül edemeyecek kadar zayıf
buldu. Bunun üzerine kocası Ebü Ma'kıl'a tekrar Resûl-i Ekrem'e gönderdi. Resul-i
Ekrem de bu durumu öğrenince Ebû Ma'kil'e hitaben "Ramazan ayında yapılan
umrenin bir hacca bedel olduğunu" ifâde buyurdular. Binaenaleyh 1990
numaralı hadiste anlatılan bu olaydır ve bu Hz. Peygamber hacca gitmeden önce
olmuştur. 1988 numaralı hadiste 1989 numaralı hadislerde anlatılan olay ise
Peygamber (s.a.v.) hacdan döndükten sonra vuku bulmuştur. Birinci olaydaki
sözün muhatabi Hz. Ebû Ma'kıl ikinci olaydaki sözün muhatabı ise, Ümmü
Ma'kıl'dır. Yahût'da 1990 numaralı olay tamamen ayrı bir olaydır. Oradaki
olayı yaşayan kadın Hz. Ümmü Ma'kıl değil Ümmü Sinan isimli bir kadındır.
Yerinde açıklanacağı üzere bu ikinci ihtimal daha kuvvetlidir.
Açıklama:
1. Ümmü Ma'kıl Allah'a
ve Resulüne son derece bağlı Resul7ı
Ekrem’le birlikte hac yapmaya ve benzeri salih amelleri işlemeye son derece
hırslı ve faziletli bir kadındı.
2. Ramazan ayında
yapılan bir umre için hac sevabı vardır. Fakat bu umre sahibinden hac
farizasını düşüremez. Binaenaleyh bu kimsenin ilk fırsatta hac yapması gerekir.
Bir başka deyişle Ramazanda yapılan bir umre nafile bir hac yerine geçer. Bu
ise, Allah'ın kullarına bir ihsanıdır.[el-Fethü'l-bârî, III, 392.]